ebooksgratis.com

See also ebooksgratis.com: no banners, no cookies, totally FREE.

CLASSICISTRANIERI HOME PAGE - YOUTUBE CHANNEL
Privacy Policy Cookie Policy Terms and Conditions
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin dış ilişkileri - Vikipedi

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin dış ilişkileri

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin dış ilişkileri, resmî adı ile sadece Türkiye tarafından tanınan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), diğer ülkeler ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından resmen tanınmamaktadır, bazılarına göre Türkiye'ye, bazılarına göre ise 1960 antlaşmalarına istinaden kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'nin devamı olduğunu iddia eden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne (GKRY) bağlıdır. Birçok devlet ve uluslararası kuruluş KKTC'yi de facto devlet yani fiilen bulunan fakat hukukken bulunmayan devlet olarak tanımlamaktadır [1]. GKRY her ne kadar bir çok ortamda ve haritalarında KKTC topraklarını kendi bünyesinde göstersede adanın kuzeyi 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'ndan bu yana Kıbrıs Türkleri'nin egemenliğindedir.

Konu başlıkları

[değiştir] Tarih

Ana madde: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarihi

İngiltere himayesinde ki Kıbrıs adasına bağımsızlık verilmesi gündeme gelince Türkiye, Yunanistan, İngiltere ve Kıbrıs'da yaşayan Türk ve Rum toplum liderlerinin katılımlarıyla gerçekleşen görüşmeler neticesinde imzalanan antlaşmalarla 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'nde Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumlar birlikte yaşıyorlardı [2]. 1963'e dek bu böyle devam ederken dönemin Kıbrıs Cumhuriyeti cumhurbaşkanı Makarios'un tek taraflı olarak anayasayı değiştirme teşebbüsüne Kıbrıslı Türkler, Türkiye ve uluslararası toplum karşı çıkmıştı. Fakat Makarios Kıbrıs Türkleri'nin kazanılmış birçok hakkını ellerinden alan bu anayasa değişikliğine gitti ve ülkenin kuruluş antlaşmalarını tek taraflı olarak fessetti. Böylece Garanti Antlaşmaları olarakta bilinen Zürih ve Londra antlaşmalarına istinaden kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti fiilen ve hukuken ortadan kalktı [2]. 1963'den 1974'e dek ada da devletsiz olarak yaşayan Kıbrıs Türkleri'ne yönelik bir çok saldırı ve taciz yapıldı [2]. 1974'de Kıbrıs Rum tarafında yapılan ihtilalle yönetimi ele geçiren cunta yönetiminin Enosis çalışmalarına başlaması üzerine Türkiye 20 Temmuz 1974'de 1960 Antlaşmaları'nda ki garantörlük sıfatına istinaden adaya müdahale etti. Tarihe Kıbrıs Barış Harekâtı olarak gerçekleşen bu olaydan sonra Kıbrıs Türkleri'nin mal ve canları koruma altına alındı. 1974’te kurulan ve Cenevre Deklerasyonu’nda varlığı teyid edilen Otonon Kıbrıs Türk Yönetimi'nin Kıbrıs Türkleri'nin ihtiyaçlarını karşılamaması üzerine 13 Şubat 1975'de Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu. 1976'da 1983'e dek yapılan birçok çözüm teklifi Rumlar tarafından reddi, Kıbrıs Türkleri'ne yönelik izolasyonların ağırlaşması gibi nedenlerle Self-determinasyon hakkını kullanan Kıbrıs Türk Federe Devleti meclisi, 15 Kasım 1983'de oybirliği ile aldığı bir kararla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ilan ettiğini dünyaya duyurdu [2]. Kuruluşunda bugüne Rumlarla yapılan birçok görüşme sonuç vermedi ve hâlâ Kıbrıs Sorunu kavramı dünya litaratüründe durmaya devam ediyor.

[değiştir] Uluslararası camia ve devletler nezlinde statü

15 Kasım'da KKTC bağımsızlığını ilan etmesinin ardından BM Güvenlik Konseyi, 18 Kasım’da aldığı bir kararla bağımsızlık kararını kınadı [3]. Türkiye bağımsızlık kararı sonrasında KKTC'yi ilk ve tek tanıyan ülke oldu. Türkiye’ye yakın bazı devletler Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımanın eşiğine gelmişlerdi ki, ABD ve İngiltere’nin baskıları ile bu kararlarından vazgeçtiler [4]. 13 Mayıs 1984’te de BM Güvenlik Konseyi 550 sayılı kararı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanını ayrılıkçı bir hareket olarak tanımladı.

Bugün Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB) gibi uluslararası kurum ve organizasyon, birçok devlet KKTC topraklarını Güney Kıbrıs Rum Yönetimi içerisinde kabul etmektedir. Bunun haricinde bazı devletler ve İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) adanın kuzeyinin Kıbrıs Türkleri'nin egemenliğinde olduğunu kabul etmektedir. Yine BM ve AB bazı KKTC kurum ve kuruluşlarının Türkiye'ye bağlı gibi kabul etmektedir. Örneğin Barış harekâtı ve sonrasında yapılan mübadele sonrasında adanın kuzeyinde toprakları kalan Rumlara, bunlara kaşılık olarak güneyde kalan Türk arazilerini veren Mal Tanzim Komisyonu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından resmen bir iç hukuk yolu olarak fakat Türkiye'ye bağlı gibi kabul edilmiştir [5].

Birçok devlet ve uluslararası kurum KKTC'yi tanımadığından yetkililerine sıfatları ile hitap etmezler. KKTC yetkilileri Kıbrıs Türk Toplumu yetkilisi, cumhurbaşkanı Kıbrıs Türk Toplumu Lideri olarak anılır [6]. Türkiye daima KKTC yetkililerine sıfatları ile hitap eder. Bunun dışında 2007 baharında KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat Pakistan Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref tarafından cumhurbaşkanı sıfatı ile davet edildi [5]. Ayrıca KKTC dışişleri bakanı Turgay Avcı uluslararası birçok ortamada dışişleri bakanı sıfatı ile ağırlandı.

[değiştir] Diplomatik Temsilcilikler

Büyükelçilik Amblemi

Şu an KKTC başkenti Lefkoşa'da tanıyan tek ülke olan Türkiye'nin büyükelçiliği vardır. Türkiye büyükelçiliği dışında bazı ülkelerin Lefkoşa'da temsilcilikleri bulunmaktadır. Hem İngiltere'nin hem de Birleşik Devletler'in temsilcilikleri ve kendi diplomatik konutları bulunmaktadır (Bu temsilcilikler Lefkoşa'nın kuzeyinde 1963'ün öncesinden beri hizmet vermektedir). Bu iki ülke haricinde Almanya ve Avustralya temsilcilikleri; Fransız Kültür Derneği ve AB Destek Ofisi'de KKTC'de ki yabancı misyon şeflikleridir [7]. Bu temsilcilikler, dernekler, destek ofisleri gayri resmî olmakta ve ülkelerinin KKTC'yi tanıdıkları anlamına gelmemektedir.

KKTC'nin Londra ofisi, Bedford Meydanı.
KKTC'nin Londra ofisi, Bedford Meydanı.

KKTC'nin ise resmî olarak sadece Türkiye'de büyükelçiliği ve konsoloslukları vardır. Ankara Büyükelçiliği'nin yanında İstanbul, Mersin ve İzmir Konsoloslukları bulunmaktadır. Diğer ülkelerde ise tıpkı KKTC'deki yabancı temsilcilikler gibi resmî olmayan temsilcilikleri vardır. Bunların bazısında bayrak, arma gibi ülkeyi temsil edecek materyaller bulunabilceği gibi bazılarında bunlar bulunmamaktadır. KKTC'nin Londra (İngiltere), Brüksel (Belçika), Vaşington (ABD), New York (ABD), İslamabad (Pakistan), Abu Dabi (Birleşik Arap Emirlikleri), Bakü (Azerbaycan), Roma (İtalya), Katar temsilcilikleri ve Bişkek (Kırgızistan) Ekonomi ve Turizm Ofisi bulunmaktadır [7]. Bunun dışında bazı ülkelerde fahri konsoloslukları da bulunmaktadır [8].

[değiştir] Annan Planı halkoylaması ve sonrasındaki gelişmeler

24 Nisan 2004’te adada her iki tarafta ayrı ayrı yapılan halkoylaması sonucunda Kıbrıs Türkleri BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın kapsamlı çözüm planı’nı %64.9’luk evet oyuyla kabul ederken Kıbrıs Rumları %75.8’lik oy oranıyla reddetti [9].

Bu olay üzerine dünyada sürekli çözüm istemeyen tarafın Türkler olduğunun propagandasını yapan Rumların dediklerinin yanlış olduğu bir kez daha ispatlandı ve KKTC'ye yönelik yeni açılımlar gerçekleşti. Her ne kadar bunlar referandum öncesinde verilen sözler nisbetinde olmasada 1983'den beri dünyadan tecrid edilen bir devlet için önemli adımlardır.

Halkoylaması öncesinde birçok ülkenin devlet başkanları ya da dışişleri bakanı şayet Türklerin evetine rağmen Rumlar'dan hayır gelirse buna göre geleceği belirleyeceklerini söylediler. Azerbaycan cumhurbaşkanı İlham Aliyev bu durumda KKTC'yi tanıyacağını [10], Avrupa Birliği yetkilileri izolasyonların kaldırılacağını ve KKTC'ye hertürlü yardımın yapılacağını [10] açılamışlardır.

BM Eski genel sekreteri Kofi Annan
BM Eski genel sekreteri Kofi Annan

Nisan 2004 Referandumu'nun hemen ardından, BM Genel Sekreteri, birçok yabancı devlet adamı ve uluslararası kuruluş Kıbrıslı Türkler’in BM planı lehine vermiş oldukları evet oyunu memnuniyetle karşıladıklarını ve Kıbrıslı Türklerin bu tavrının karşılıksız kalmaması gerektiğini açıkladılar. BM Genel Sekreteri Kofi Annan, 24 Nisan 2004 tarihindeki açıklamasında,

Kıbrıslı Türklerin, 1 Mayıs 2004 itibarıyla (Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin Kıbrıs Cumhuriyeti adı ve tüm Kıbrıs adasını temsilen AB üyeliğine alındığı tarih) AB üyeliğinin avantajlarından Rumlar’la eşit koşullarda yararlanamayacaklarından üzüntü duyduğunu, fakat, Kıbrıslı Türklerin kendilerinin sebep olmadığı bu kötü durumdan kurtulmaları için de yollar bulunacağını ümit ettiğini söyledi.

Dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan, 28 Mayıs 2004’te (S/2004/437) Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporunda, Planı’nın Kıbrıslı Türkler tarafından büyük bir çoğunlukla kabul edilirken, Kıbrıslı Rumlar tarafından reddedildiğini, gerçekte Kıbrıslı Rumların planı değil de herhangi bir çözümü ve anlaşmayı reddettiğini vurguladı. Kofi Annan referandum sonuçlarının Kıbrıslı Türkler’e baskı ve izolasyon uygulamak için tüm nedenleri ortadan kaldırdığını söylediği raporunda, BM Güvenlik Konseyi üyelerinin dikkatlerini Kıbrıslı Türkler’e çevirerek ikili ilişkiler kurmalarını ve ekonomik izolasyona son vermeleri çağrısında bulundu. Fakat Genel Sekreter’in Raporu, Rum ve Yunan baskıları sonucu Güvenlik Konseyi tarafından onaylanmadı.

Yine, Nisan 2004 Referandumu'ndan hemen sonra, Avrupa Birliği de Kıbrıslı Türkler’in kapsamlı BM planına vermiş oldukları desteğe karşılık vermek amacıyla, Kıbrıslı Türkler üzerinde uygulanan izolasyonu sona erdirme kararlılığını ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ekonomik kalkınmasına destek vererek Kıbrıs’ın birleşmesine yardımcı olma isteğini dile getirmiştir. Bu çerçevede, 26 Nisan 2004 tarihinde, AB Dışişleri Bakanları Konseyi KKTC’ye yönelik izolasyonların kaldırılmasına ilişkin bir karar almıştır.

AB Konsey kararının ardından, AB Komisyonu, ticari ve mali uygulamalardan oluşan ve AB ülkeleri ile Kuzey arasında doğrudan ticareti öngören bir yardım paketi hazırladı. Bu çerçevede, Komisyon 7 Temmuz 2004’te, Mali Yardım ve Doğrudan Ticaret tüzük tasarılarını önerdi. Sunuldukları tarihten itibaren Rum tarafı sözkonusu tüzük tasarılarının anlamlarını yitirecek şekilde içeriklerinin değiştirilmesi yönünde çaba harcadı. İki tüzüğün birbirinden ayrılması ve Kıbrıslı Türkler üzerinde uygulanan izolasyonun kaldırılmasında önemli bir adım olacak olan Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün uzun vadede ortadan kalkması için uğraştı. Kıbrıs Türk tarafı ise, iki tüzüğün birlikte onaylanıp, uygulamaya konmasını ve AB’nin Kıbrıs Türk halkına yönelik yükümlülüğünü yerine getirmesini talep etti.

Bu gelişmelere paralel olarak KKTC devlet yetkilileri, tüm dünya ile ilişkilerini yoğunlaştırdı ve gerçekleştirdikleri tüm temaslarda ve katıldıkları her türlü platformda izolasyonların sona erdirilmesini talep etti.

O tarihte Başbakan olan, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, 3 Mayıs 2004 tarihinde BM Genel Sekreteri Kofi Annan ile biraraya geldi ve KKTC üzerindeki gayri yasal uygulamaları ve Kıbrıslı Türklerin, uluslararası topluluktan izolasyonun kaldırılması yönündeki beklentilerini dile getirdi. 4 Mayıs 2004 tarihinde ise, dönemin KKTC Başbakan Talat, New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde Amerika Dışişleri Bakanı Colin Powel ile bir araya geldi ve izolasyonların sona erdirilmesi ve KKTC’ye direk uçuşların başlatılması konularında ABD’den destek istedi.

2004 yılı içinde Kıbrıs Türkleri için olumlu bir gelişme 14-16 Haziran 2004’te İstanbul’daki İslam Konferansı Örgütü toplantısında gerçekleşti. İslam Konferansı Örgütü’ne üye Müslüman ülkeler almış oldukları bir kararla KKTC’nin statüsünü Kıbrıs Müslüman Türk Halkından Kıbrıs Türk Devletine çıkardı ve gözlemci üyelik verdi. Bu cemaat statüsünde bir devlet statüsüne yükselişti fakat resmen bir tanıma olarak sayılamaz. Zira Kıbrıs Türk Devleti ismi Annan Planı'nın da KKTC sonrasında Kıbrıs Türklerine verilen devletin adıdır. İKÖ kararında ayrıca uluslararası topluluğa Kıbrıslı Türkler üzerindeki izolasyonu sona erdirmek için acil adım atma çağrısı yapıldı ve Müslüman ülkelere de KKTC üzerindeki izolasyonu ve ambargoyu kaldırıp KKTC ile ekonomik ilişkiler başlatma çağrısında bulundu.

Referandum sonucu Azerbaycan kendi içerisinde ki Dağlık Karabağ sorunu yüzünden KKTC'yi resmen tanımasada gayri resmî ilişkileri geliştirdi [10]. Bunların bir uzantısı olarak KKTC'den direkt olarak Azerbaycan'a uçak seferi düzenlendi. Şu an da bile KKTC'den kalkan uçaklar sadece Türkiye'ye inebiliyor. KKTC-İngiltere ve KKTC-Almanya seferleri bile Türkiye aktarmalı olarak yapılıyor. 27 Temmuz 2005 tarihinde karşılıklı iki sefer şeklinde düzenlenen uçuşların devamı düşünülüyordu fakat Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan’ın, AB üzerinden Azerbaycan’a uyguladıkları baskı sonucu bu gerçekleşemedi. Ayrıca KKTC eski cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ı ve şimdiki cumhurbaşkanı Mehmet Ali TalatBakü'de ağırlayan Azerbaycan Türkiye'den sonra KKTC'ye açık destek veren bir ülke.

ABD Dışişleri Bakanı Condolezza Rice, 28 Ekim 2005 tarihinde Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'a, resmî bir davet yaptı. Cumhurbaşkanı Talat, Rice ile görüşmesinde çözüm yönündeki girişimlerin devam etmesini ve izolasyonun sona erdirilmesi çağrısını yineledi ve ABD’nin de diğer ülkeleri bu yönde cesaretlendirmesini istedi. Sonrasında 31 Ekim 2005 tarihinde BM Genel Sekreteri Kofi Annan ile de görüşen Talat ve Genel Sekreter’den Kıbrıs Türkleri'nin haklı taleplerinin ileriye götürülmesi konusunda destek aldı.

2006 yılının başlarında, dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı Abdullah Gül Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunamamasından kaynaklanan problemleri çözmek amacıyla yeni bir insiyatif başlattı ve 24 Ocak 2006'da bir Eylem Planı önerdi. 10 maddeden oluşan plana göre,

  1. Türkiye'nin deniz limanlarının, AT-Türkiye Gümrük Birliği kapsamındaki malların ticareti çerçevesinde Kıbrıs Rum gemilerine açılması;
  2. Kıbrıs Rum havayolu taşıyıcılarının üst uçuşlar için Türk hava sahasını kullanmalarına ve Türk havaalanlarını kullanmalarına, ilgili uluslararası kurallar ve usuller çerçevesinde izin verilmesi;
  3. Gazimagosa, Girne ve Gemikonağı dahil, Kuzey Kıbrıs’taki limanların, Kıbrıs Türk yönetimi altında malların, kişilerin ve hizmetlerin uluslararası dolaşımına açılması;
  4. Ercan Havaalanı’nın Kıbrıs Türk yönetimi altında doğrudan uçuşlara açılması;
  5. Kuzey Kıbrıs’ın ekonomik bir varlık olarak AB gümrük birliğine pratik açıdan dahil edilmesi amacıyla, özel düzenlemelerin yürürlüğe girmesi. Ada’daki taraflar arasında ve taraflar ile dünyanın geri kalanı arasında ticaretin engelsiz biçimde yapılmasının sağlanması;
  6. Kıbrıs Türk tarafının uluslararası sportif, kültürel ve sosyal alanlardaki diğer faaliyetlere serbestçe katılabilmesi;
  7. Üzerinde mutabık kalınacak bir takvim çerçevesinde bir bütün olarak uygulanacak eylem planına nihai şeklini vermek amacıyla, BM Genel Sekreteri’nin himayesinde ve Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs Türk tarafı ve Kıbrıs Rum tarafının katılımıyla en geç Mayıs/Haziran 2006’ya kadar bir üst düzey toplantı gerçekleştirilmesi;
  8. Eylem planı ve toplantının sonuçlarının BM Genel Sekreteri tarafından BM Güvenlik Konseyi’ne sunulması; BM Genel Sekreteri’nin ayrıca, gelişmeleri Güvenlik Konseyi’ne rapor etmek amacıyla, planın uygulanmasını sürekli gözetim altında tutacak bir mekanizma kurulması hususunu da değerlendirmesi;
  9. BM’nin ve AB Komisyonu’nun özellikle Kıbrıs Türk tarafına sağlayacağı destek, önerilen tedbirlerin uygulanmasını kolaylaştırmaya yardımcı olacaktır.
  10. Eylem planı hiçbir şekilde ilgili tarafların hukuki ve siyasi pozisyonlarına halel getirmeyecektir. Eylem planı, Kıbrıs sorununa kapsamlı çözüm perspektifinden, Ada’da gerçek bir işbirliği ve karşılıklı güven ortamı yaratmayı amaçlamaktadır. [11]

Her nekadar bu öneri uluslararası toplumdan destek görmüş olsa da Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından reddedildi.

24 Ocak 2006 tarihinde adaya gelen dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin tüm itirazlarına rağmen KKTC'ye geçti ve Talat ile Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda biraraya geldi. Görüşme sonrası Straw, ara bölgedeki Ledra Palas Otel’de bir basın toplantısı düzenledi ve BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın da kendisinin adaya ziyaretini ve temaslarını desteklediğini vurguladı. Staw ayrıca, Kıbrıs Türklerini AB’ye yakınlaştırmanın herkesin çıkarına olduğunu söyleyerek, Kıbrıs Türk tarafı üzerindeki izolasyonun kaldırılması için ilerleme kaydedilmesi gerektiğini söyledi.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Adam Ereli, 21 Şubat 2006’da,

Kıbrıslı Türkler üzerindeki izolasyonun hafifletilmesi amacıyla ABD’nin KKTC ile doğrudan ticarete başlayacağını, ABD’nin Kuzey Kıbrıs’a uygulanan ekonomik izolasyonu ortadan kaldırma yollarını aradığını

söyledi. Bu açıklamanın ardından ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 26 Şubat 2006 tarihli açıklamasında da Kuzey Kıbrıs'la ticaretin yasal olduğu söylendi.

26 Şubat 2006 tarihinde, Avusturya’nın Dönem Başkanlığı sırasında, AB Genel İşler ve Dışilişkiler Konseyi, Kıbrıs Rum Yönetimi'nin itirazları ile yapılan değişikliklerle, Mali Yardım Tüzüğü’nü kabul etti. Bu şekilde iki tüzük birbirinden ayrılmış oldu ve Doğrudan Ticaret Tüzüğü daha sonraki toplantılarda görüşülmeye bırakıldı.

Birleşmiş Milletler Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulmak amacıyla tarafları biraraya getirdi. Adadaki iki lider, 8 Temmuz 2006 tarihinde BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs’taki Özel Temsilcisi ve BM Barış Gücü Misyon Şefi Michael Möller’in ara bölgedeki ikametgâhında, BM Genel Sekreteri’nin Siyasi İşlerden Sorumlu Yardımcısı İbrahim Gambari’nin himayesinde bir toplantı gerçekleştirdi. 8 Temmuz Anlaşması diye de anılan bu toplantıda, Kıbrıs sorununun çözümüyle ilgili bazı önemli hususlarda anlaşmaya varıldı.

Bu anlaşmada diğer birçoğu gibi nihayet çözüme götürmedi. Kıbrıs Türk tarafı olarak Kıbrıs Türklerinin öncelikli isteği olan izolasyonların kaldırılması ne BM ne de AB tarafından kısmende olsa gerçekleştirilmedi.

Birleşik Devletler kongre üyelerinden oluşan bir temsilciler kurulu, KKTC devleti ile doğrudan bağlantıya geçti. Bu bağlantılar adanın güney kısmına gitmeden, doğrudan KKTC'ye yapılan ziyaretler ve iki tarafın bakanlıklarına yapılan milletvekili buluşmalarıdır.

Azerbaycan'ın önderliğinde, tüm Türk dil ailesine mensup Orta Asya ülkeleri, KKTC ile olan kendi hava bağlantıları ile ilgilenmeye başladıklarını belirttiler. Bu çerçevede Ekim 2005'te Kırgızistan'ın gönderdiği büyük bir meclis kurulu, ekonomik ve kültürel bağlılıkları ile yakınlık bağlılıklarını göstermek amacıyla KKTC'ye vardı.

2005 Eylülü'nde Türkiye'nin denetiminde ABD'nin New York eyaletinde düzenlenen İslam Konferansı Örgütü'nde, üye ülkelere ve diğer devletlere Birleşmiş Milletler'in KKTC'ye yönelik kararlarını ve sınırlamalarını tanımamaları ve KKTC ile daha fazla doğrudan bağlantılar kurmaları yönünde çağrıda bulunuldu.

Ayrıca diğer ülkelerin diplomatları, KKTC Ankara büyükelçiliğine ziyaretler düzenlediler. KKTC'ye karşı ilgisini olumlu yönde değiştirene Paraguay ve Gambiya da eklenebilir.

[değiştir] Dışişleri Bakanı

KKTC'nin Dışişleri Bakanlığı amblemi

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dışişleri bakanlığı ve başbakan yardımcılığı görevini yürüten Turgay Avcı Özgürlük ve Reform Partisi genel başkanıdır. Bu görevi 27 Eylül 2006'da KKTC kurucu cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın oğlu, Demokrat Parti genel başkanı Serdar Denktaş'dan devralan Avcı uzun süre öğretim üyeliği yapmıştır.

[değiştir] İzolasyonlar

KKTC'ye yönelik birçok uluslararası kurum ve organizasyon tarafından yürütülen izolasyonlar bağımsızlık tarihinden bu yana kalkmadı. BM tarafından tanınmadığından İKÖ hariç hiçbir uluslararası kurum ve organizasyona üye olamayan KKTC uzun yıllardır bu izolasyonları aşma çabasındadır. KKTC'ye yönelik olarak ulaşım, eğitim, spor, kültür v.b. birçok alanda izolasyonlar devam etmektedir. KKTC gibi BM tarafından tanınmayan Tayvan resmî adı olan Çin Cumhuriyeti, Tayvan veya Çinli Taype ismi ile birçok uluslararası kurum ve organizsyona üyedir. Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası Olimpiyat Komitesi gibi bir çok kuruluşa Çinli Taype adı ile katılan Tayvan'ın vatandaşları olimpiyatlara katılılabilmektedir. Fakat KKTC spor kulüpleri herhangi bir takımla özel maç yapması dahi yasaktır.

KKTC'den kalkan uçaklar Türkiye haricinde hiçbir ülke topraklarına inemez. Yapılan Kıbrıs Türk Havayolları tarafından düzenlenen KKTC-İngiltere, ve KKTC-Almanya seferleri bile Türkiye aktarmalı olarak yaplımaktadır. Keza denizyollarında da bu böyledir. Fakat 2007 sonbaharında İKÖ üyelerinin KKTC'ye yönelik açılım politikasının bir uzantısı olarak Suriye KKTC'nin bir liman kenti olan Gazimağusa ile Suriye'nin Akdeniz'e açılma noktası olan Lazkiye arasında deniz seferi yapılmasına izin vermiştir. Ayrıca Suriye KKTC pasaportunu tanımış ve KKTC vatadandaşlarından vize isteğini kaldırmıştır. Bu da son yıllarda Türkiye ile Suriye'nin ilişkilerinin gelişmesi de önemli unsurlardan biridir.

[değiştir] Münakaşalar

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi

Uluslararası olarak tanınmış Kıbrıs Cumhuriyetinin devamı olduğu iddiasında ki Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, KKTC'ye uluslararası alanda hiçbir resmî konum vermemek için KKTC'yi yok sayar ve etkin olarak diğer ülkelerin girişimlerini de caydırmaya çalışır. Bu yaklaşım Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından desteklenmektedir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, KKTC'yi Evlilik Dışı İlişki Sonucu Doğan Bir Kişi, Türk Ordusu Tarafından İşgal Edilmiş Bir Vatan ve Türkiye'nin Bir Kukla Eyaleti olarak kabul eder ve görür. "İkiyüzlü" ve "Yalandan" gibi anlatım şekilleri Rumlar tarafından KKTC'de çalışan memurları ve KKTC'deki devlet kurumlarını belirtmek için kullanılır.

Gerçekte KKTC Cumhurbaşkanı, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Avrupa Birliği (AB) ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından basit olarak "Kıbrıs Türk toplumu lideri olarak kabul edilir. (1960 dönemindeki Kıbrıs yapısını delil göstermek her ne kadar ilginç olsa da Kıbrıslı Türk Önderler, tüm veto gücüyle birlikte Kıbrıs Cumhuriyeti'nin yardımcı cumhurbaşkanı olarak kabul edilirler. Fakat bu konum Rumlar tarafından Aralık 1963'ten beri kabul edilmemektedir.) Bu tutum yüzünden KKTC, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin hiçbir resmî tanımlamasını kabul etmez, onu "Güney Kıbrıs'ın Kıbrıslı Rum Yönetimi" olarak adlandırır ve bu yönetimin cumhurbaşkanını ise "Kıbrıslı Rum Önder" olarak kabul eder. Türkiye ise bu konumu onaylar.

Son zamanlarda bazı Kıbrıslı Türk ve Rum diplomatik başarıları elde edilmiştir. Her ne kadar Yeşil Hat boyunca birkaç denetim noktası açılması son yaşanılan gelişmeler olsa da, Kıbrıslı Rum ve Türklerin diğer taraftan diğer tarafa ziyaretlerine izin verilmiştir.

Avrupa Birliği

Her iki taraf arasındaki müzakereler, 2004 yılında Avrupa Birliği'nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni kendi topluluğuna katmasıyla içinden çıkılmaz bir duruma geldi. KKTC, Avrupa Birliği'nin bu yeni üyesini yasadışı olarak görüyor ve kendisine danışılmadan böyle bir katılımın gerçekleştiğini savunuyor (1960'daki yapıyı şart koşuyor). Ayrıca Avrupa Birliği'ne katılan bu Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıslı Türk halkını temsil etmiyor. Yasal olarak Avrupa Birliği düzenlemeleri tüm ada için geçerli olsa da, uygulamada adanın sadece güney bölümü Avrupa Birliği'nin üyelik yararlarının tadını çıkarıyor.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Avrupa Birliği'nden KKTC'ye gönderilme sözü verilen yardım paketlerininin ulaşımını veto etmek için Avrupa Birliği'ndeki konumunu kullandı ve kendi üyeliğini KKTC'ye daha da baskı kurmak ve KKTC'ye yapılan desteklere son vermek için kullanmaktadır. Türkiye'nin Avrupa Birliği ile Gümrük Antlaşması'nı imzalamasına rağmen Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin bu antlaşmayı tanımıyor olması bir anlaşmazlık konusu olmasına karşın, bu durum İngiltere ve ABD gibi ülkeler tarafından giderek olumsuz bir biçimde algılanmaktadır.

Hukuken Avrupa Birliği, KKTC'yi, yabancı bir ordu işgali altındaki Avrupa Birliği vatanı olarak ve bu sebeble yeni bir anlaşmaya ulaşılana kadar süresiz olarak Avrupa Birliği yasa/yasamalarından muaf tutulan bir ülke olarak düşünmeyi sürdürmektedir. Kuzey sakinlerinin seçim sürecine katılamaması gerçeğine rağmen, hâli hazırda koltukların sayısı Avrupa Meclisi'nde (6 koltuk) Kıbrıs'ın tüm nüfusu temel alınarak Kıbrıs için ayrıldı. Kıbrıslı Türk oyverenler 1960 yapısına benzemeyen bu yapıda (ki bu yapıda Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler Kıbrıs Meclisi'nde üyelerine ayrı ayrı oy verebiliyordu), Kıbrıs Sorunu'nun çözümüne kadar, geçerli statüko yüzünden, Avrupa Birliği Kıbrıs üyeleri için sadece Kıbrıslı Rumlar ile birlikte oy verebilmektedirler. 97 Kıbrıslı Türk oy kullanmıştır. Avrupa Birliği'nden, içine iki Kıbrıs üye eyelatini kabul etmek için henüz hiçbir destek yoktur.

Birleşmiş Milletler

1983 yılında BM iki Güvenlik Konseyi kararı aldı: KKTC'nin Tek Taraflı Bağımsızlık Kararı'nı yasadışı olarak kabul etti ve diğer BM üyesi ulusların bu hususta KKTC'yi tanımamasını şart koştu. BM'nin asıl amacı iki ayrı topluluğu tek bir fedaral yapıda biraraya getirmektir. KKTC, 1972'de Pakistan'dan ayrılan Bangladeş'i tanıması nedeniyle Birleşmiş Milletler'in yaptığını ikiyüzlülük olarak tanımlamaktadır. Yeşil Hat boyunca barışı koruyan BM Barışı Koruma Gücü hâlâ Kıbrıs'taki varlığını sürdürmektedir.

Türkiye

2005'te KKTC, Türk göçmenleri düzene sokmak için girişimlerde bulundu. Bunun sebebi istihdam açığı ve suç oranlarının artmasından kaynaklanıyordu. Bu KKTC ile Türkiye arasındaki ilk büyük çapta uyuşmazlıktı ve Türk egemenliğinin demografik statükosu etnik Türk göçmenleri ile sürdürülmek isteniyordu.

Dünya Posta Birliği

Dünya Posta Birliği, KKTC'yi ayrı bir ülke olarak tanımamaktadır ve KKTC'ye gönderilen tüm postalar, "ulaştırılamadı" olarak gönderene geri dönmektedir. KKTC bu sorunu çözmek için doğrudan Türkiye'yi alıcı adresi olarak göstermek zorundadır (bu adres "Mersin 10, Türkiye" olarak belirlenmiş olmalıdır)[kaynak belirtilmeli]. KKTC posta pulları 1965 ile 1980 yılları arasında bugünkü Zimbabve topraklarında kurulan Rhodesia tarafından tanınırdı.

[değiştir] Genel Görünüm

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin KKTC'nin uluslararası izolasyonunun ana kaynağına olan tutumu devam ederken, Kıbrıslı Türk insanlarına olan sempati, onların 2004'te Annan Planı ile başlayan ve yeniden birleşmeyi amaçlayan halk oylamasının başarısız olmasından beri yükselerek devam ediyordu. Bazı gözlemciler bu sayede devam eden yaptırımların kırılmaya başlayacağına inanıyorlardı. Çin Cumhuriyeti'ne benzer bir siyasî durum ile KKTC bitirilebilirdi. (Çin'in diplomatik ilişkileri sadece 22 ülke iledir; fakat diğer yönden ticaret, turizm ve spor için hiçbir engel yoktur ve gerçekte birçok ülke ile olan ilişkileri ekonomik ve kültürel kurumlar ile sağlanır.) Resmî tanımlamalar sadece İslam Konferansı Örgütü'nün (OIC) birkaç ulusunun (bunlar büyük olasılıkla Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Azerbaycan ve Özbekistan'ın Türk devletleri sayılabilir) kısa dönemden orta döneme olan tanımlamalarına benzer olacak gibi gözüküyor. Diğer birçok ulus, BM Güvenlik Konseyi'nin çözümlerinden (550, 541),ki hâlâ adada kuvvet bulunduruyorlar, memnun değil.

KKTC, Türkiye'nin AB'ye katılma girişimlerini tamamen destekliyor. Bu girişimlerin bir parçası olarak, son zamanlarda Türkiye yeni AB üyeleri olan Gümrük Birliği'ni genişletmeyi öngeren bir protokole imza attı. Bu protokolde Türkiye'nin hâlâ tanımadığı Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de var. Fakat Türkiye buna rağmen beyannamede böyle bir tanımlama ile aynı anlama gelmediğinden emin ve yeni bir anlaşmaya ulaşılana kadar "Güney Kıbrıs'ın Kıbrıslı Rum Yönetimi" anlatımını kullanmamaya devam edecek. KKTC, Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni tanıması yönünde zorlamaya yönelik her hareketini, kendilerini destekten yoksun bırakacak izolasyon çabası olarak görmektedir. Türkiye, KKTC'yi tamamen terk etmeyeceğine söz verdi; ama yaklaşan AB müzakereleri ile bu sözler şiddetli bir biçimde test edilecek. Ayrıca Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, son zamanlarda Kıbrıslı Türklere, güneydeki Rumların tabiriyle "işgal edilmiş alan"'dan (KKTC) "hükûmet yönetimindeki özgür alan"'a (GKRK) gelmeleri takdirde onlara Rumlara tanınan hakların aynısını tanımayı vaat ediyor. Ve Kıbrıslı Türklere yapılan bu sözlere karşılık onlardan tek istenilen, ücretsiz Yunanca kurslarına katılıp Yunan dilini öğrenmeleri... Fakat bu verilen vaat, Türkler (Hem Kuzey Kıbrıs'taki hem de Türkiye'deki) tarafından inanılmıyor. Nitekim eğer 1960-1974 yılları arasında Kıbrıs'taki olaylar yaşanmasaydı, Kıbrıs Türkleri, Rumlar ile birlikte AB üyesi bir devlet içinde huzur içinde yaşayacaklardı.

[değiştir] Uluslararası Örgütsel Üyelik

KKTC, İslam Konferansı Örgütü'nün bir gözlemci-devlet üyesidir.

[değiştir] KKTC Bitiyor

Kuzey kıbrıs türk cumhuriyeti ile Kıbrıs Rum Kesimi birleşme için ön anlaşma yaptılar. ülkenin genel ismi şöyle kararlaştırıldı.

Kıbrıs birleşik federal cumhuriyeti - United Federal Republic of Cyprus [[1]]

[değiştir] Ayrıca Bakınız

[değiştir] Kaynakça

[değiştir] Dipnotlar

Diğer diller


aa - ab - af - ak - als - am - an - ang - ar - arc - as - ast - av - ay - az - ba - bar - bat_smg - bcl - be - be_x_old - bg - bh - bi - bm - bn - bo - bpy - br - bs - bug - bxr - ca - cbk_zam - cdo - ce - ceb - ch - cho - chr - chy - co - cr - crh - cs - csb - cu - cv - cy - da - de - diq - dsb - dv - dz - ee - el - eml - en - eo - es - et - eu - ext - fa - ff - fi - fiu_vro - fj - fo - fr - frp - fur - fy - ga - gan - gd - gl - glk - gn - got - gu - gv - ha - hak - haw - he - hi - hif - ho - hr - hsb - ht - hu - hy - hz - ia - id - ie - ig - ii - ik - ilo - io - is - it - iu - ja - jbo - jv - ka - kaa - kab - kg - ki - kj - kk - kl - km - kn - ko - kr - ks - ksh - ku - kv - kw - ky - la - lad - lb - lbe - lg - li - lij - lmo - ln - lo - lt - lv - map_bms - mdf - mg - mh - mi - mk - ml - mn - mo - mr - mt - mus - my - myv - mzn - na - nah - nap - nds - nds_nl - ne - new - ng - nl - nn - no - nov - nrm - nv - ny - oc - om - or - os - pa - pag - pam - pap - pdc - pi - pih - pl - pms - ps - pt - qu - quality - rm - rmy - rn - ro - roa_rup - roa_tara - ru - rw - sa - sah - sc - scn - sco - sd - se - sg - sh - si - simple - sk - sl - sm - sn - so - sr - srn - ss - st - stq - su - sv - sw - szl - ta - te - tet - tg - th - ti - tk - tl - tlh - tn - to - tpi - tr - ts - tt - tum - tw - ty - udm - ug - uk - ur - uz - ve - vec - vi - vls - vo - wa - war - wo - wuu - xal - xh - yi - yo - za - zea - zh - zh_classical - zh_min_nan - zh_yue - zu -